3 Eylül 2013 Salı

Romantik tatil mi? Doğru adres bu sefer Ağva !

Malumunuz sezon yoğun,üzerine bir de Luna gibi bir kendi başına yorgunluk sebebi olunca,ah bir boşluk olsa da kaçsak,kafa dinlesek diyorsunuz.

Evlilik yıldönümümüzü de mazeret bilerek Ağva'ya doğru yola çıktık. Acaba başka yerlere mi gitsek diye düşünmedik değil.Ama doğru zamanda gittiğinizde gerçekten huzurlu bir tatil için en doğru adreslerden biri olduğunu gördük.

Yine herkese ters hareket etme şansımızı kullanarak, pazar günü çıktık yola. Tatilciler biz giderken dönüyorlardı, bu sayede çok sakin 2 gün geçirdik.Sanki bir hafta gibi dinlendik o ayrı.

Aynı taktiği Bozcaada'da kullanmıştık,bayramda giden arkadaşlardan duyduğum yakınmalardan sonra ne kadar iyi bir karar verdiğimizi anladım.

Ağva'da ne yapılır araştırmalarında en çok ilgimizi çeker trekking olmuştu. Ve direk bir Ağva rehberi alıp,otel çalışanlarının da önerileri ile Kilimli parkuruna gittik. Ey Karadeniz, ey Anadolu sen ne güzel bir diyarsın. Bakmaya, koklamaya doyamıyor insan. Ve keşmekeşten sadece 1 saat uzaklıktasın. Akıl alır gibi değil.

Diğer keyifli olay ise, nehirde deniz bisikleti ve ya sandal ile dolaşmak. Yanında sevdiğin insan ve sen,başka hiç kimse yok,ayna gibi bir su,avlanan karabatak,güneşlenen kaplumbağa,balıklar...Klişedir ama huzur sanırım bu dedim.

Ağva'yı kime öneririm sorusuna çok net, romantik bir kaç gün geçirmek isteyen çiftler derim. Evlenme teklifi (ki güzel bir organizasyona tanıklık da ettik :) ), balayı ve ya bizim gibi evlilik yıldönümü için daha iyi bir seçim olamaz gibi geliyor, kısıtlı vaktiniz var ise.

Bir de durgun suyun bana iyi geldiğini fark ettim,deniz beni böyle dinlendirmedi,göl ya da nehir çok farklı bir deneyim,şiddetle önerilir :)

Otel olarak önerim kendi kaldığımız Vineport Ağva'dan çok Beyaz Ev butik oteli, aklımız onda, en kısa zamanda denemek dileğiyle ayrıldık diyebilirim.
Sabah 8'de manzara bu :)
Bu sandalı pek sevdik ama başka otelindi :S
Odamızın ufak balkonundan nehir manzarası


sandal sefası


Özel günler için size özel salda yemek keyfi

Her sabah 8 de deniz bisikleti ile dingin sular :)


Kilimli Trekking Parkuru 







1 Temmuz 2013 Pazartesi

Gölyazı günlüğü

Biriktirdim demiştim ama :)

Mudanya'ya sık sık giden bir çift olarak , gitmeden bir de Gölyazı'ya uğrasak diyerek rotamızı çevrdiğimiz bir günden...

Benim biraz gıcık yönlerim vardır, çoğu fotoğraf sevdalısından farklı olarak, fotoğraf gezilerinden hiç haz etmem, aslında sevmediğim hep toplu halde hareket etmek olmuştur. Kafama göre takılmalıyım aksi sinrimi bozabiliyor :)

Bu nedenledir ki hep duyup da hiç gitmediğim bir yerdi Gölyazı. Fakat şunu söylemeliyim eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsanız kesinlikle gitmelisiniz, her ne şekilde olursa olsun.
Henüz erken saatler...Yazın sular azalında ve çekilince ağaçlar yolun kenarında kalıyormuş.

Bizim oraya gitme amacımı merak ve fotoğraf çekmekti, o yüzden nerede ne yenir'e giremeyeceğim. Bilen bilir, fotoğraf çekerken su içmeyi bile unuturum :)
Gördüğünüz gibi kaldırımlar su altında

Biz gölyazı'ya vardığımızda gün batmasına henüz vardı, meşhur ağlayan çınarda soluklandıktan sonra köyü gezmeye başladık. Bir kitaptan fırlamış gibiydi her sokak, hatırası, öyküsü bol bir kitap...
rehberimiz ve sokaklarda karşılaştığımız arkadaşlarından biri

Köpek sevdalısı olduğumuzu anlamadı mı bilmiyoruz ama bize hemen rehberlik etmeye başlayan bir dostumuz oldu ve biz Gölyazı'dan ayrılana kadar yanımızdan ayrılmadı. Ee tabi bizi baya da eğlendirdi.
Her sokak göle çıkar ve şen çocuk kahkaları karşılar...


Köpekler dışında insanı iyi hissettiren diğer şey de, leyleklerdi, o kadar hayatın içindeydiler ki yanımızda yürüyeni bile vardı. Artık her sene gele gele yerlisi olmuşlar köyün.
Tüm aydınlatma direkleri bu şekilde...
Direk savaşları
Ortalığı kolaçan eden bir leylek...


Dikkatimizi çeken ve çok hoşumuza giden bir diğer şeyde balıkçı kadınlar oldu, gün batımına yaklaşırken eşleriyle ufak teknelerine atlayıp açıldılar ve daha gün batarken dönüyorlardı balıklarıyla...



Ve evet beklememize değdi ve muhteşem bir gün batımı izledik, ama öğrendiğimiz kadarıyla gün doğumu da ayrı güzel oluyormuş, umarım onun için de ayrıca gidebiliriz. 




gün batarken biz :)


Köpeğimiz ile tatil - Bozcaada

Dün uzun bir süreden sonra yazdığım posttan sonra dayanamayıp bir kaç öneri içeren yazı yazmaya karar verdim ve soluğu burada aldım.

Çekimler ve eşimin yoğun işleri ve daha da önemlisi Gezi olayları sırasında aşırı yıpranan bünyeyi olaylar da biraz olsun durulmuşken ufak bir tatile atmaya karar verdik. Bir adet labrodorumuz olduğundan ve bu süreçte biraz ilgisiz kaldığından onun da bizimle gelmesine ve ailecek tatil yapmaya karar verdik.

Sıra nereye gidebilirize geldiğinde, Bozcaada'nın tam zamanı olduğu ve orada köpeğimizle kalabileceğimiz otellerin olduğunu hatırladık. Google'ladığımızda karşımıza çıkan oteller arasından Üzüm Butik Otel'i seçtik ve rezervasyonumuzu yaptırdık.
Odalar bu şekilde direk bahçeye açılıyor

En önemli sorun köpeğimizin bizimle kalıp kalamayacağıydı, ama güzel haberi aldık, evet bizimle aynı odada kalabiliyordu.
Bahçede koşturduktan sonraki dil dışarıda pozisyonu :)

Üzüm otel baba-oğul tarafından işletilen küçük ve samimi bir yer, sanki kendi müstakil evindeymişsin hissi veriyor insana. Otel iki katlı, alt katlar bahceye açılıyor, o odalarda köpekli misafirler kalabiliyor, kapıyı açar açmaz çimlere atabiliyor kendini ufaklık ki bu bir apartman köpeği için muhteşem bir duygu.

Orada kaldığımız 3 gün boyunca bir kere bile tasma takmadık, Luna da hayatının en güzel 3 gününü geçirdi, okullar henüz kapanmadığından plajlar boştu ve bazen bir koy bulup hiç kimsenin olmadığı özgürce koşturup denize girdi.
En ufak su birikintisinde bile yüzmek isteyen bir köpeğin denizle buluşması :)

Üzüm Otel'in sahipleri artık tecrübeli olduklarından size hangi koya gidebileceğinizi, köpeğinizle nerede rahatça yemek yiyip rakınızı yudumlayabileceğinizi söylüyorlar :)
Hasan Tevfik'de peynirli patlıcan ve mücveri kesinlikle yemelisiniz, hala tatları damağımda

Bozcada'da ise aklımda kalan en güzel şeyler, Akvaryum koyunda yüzmek, Hasan Tevfik'de muhteşem zeytinyağlılarla rakı içmek ve tabi gün batımında Polente'de şarabını yudumlamak... Tüm bunları da yine yanınızda köpeğiniz ile yapabiliyorsunuz...

Polente'de gün batımı
Frizbi sevdası
# diren barış
İnsanın dönesi gelmiyor oralardan...
bu duvara bayılmıştım,paylaşmadan olmaz :)
Ee tabi kedisiz olmaz 










30 Haziran 2013 Pazar

Gelinler için saç ve makyaj önerileri

Merhabalar,

Uzun süredir hiç bir şey yazamıyorum fakat deli gibi bir sürü şey var aklımda yazmak ve paylaşmak için, özellikle de gelin adayları için...

Bugün yine photoshop başındayken hadi artık yazmalısın diyerek giriş yaptım bloguma...

İşimin beni en çok  sinirlendiren kısmı malesef kuaför-makyöz kısmı (tabi iyi olduklarında da en mutlu eden kısmı) her gelinde acaba nasıl bir süprizle karşılaşacağım diyerek çıkıyorum evden. Gelinlerimle daha önceden genelde tanıştığım için benim için süpriz olan kuaför ve makyözün becerisi oluyor.

Benim ve diğer tüm fotoğrafçıların arzusu, olabilecek en doğla makyaj ve en sade saç ile zarif bir gelini fotoğraflamaktır. Fakat bunu makyöz ve kuaförlere anlatabilmek ve kabul ettirebilmek sandığınız kadar kolay olmuyor. Simler krape saçlar derken güzelim kızları istemedikleri hale sokabiliyorlar.

Tüm bu nedenlerle fotoğrafçı seçimi kadar önemli olan konu da kuaför ve makyöz seçimidir. Ve önceden ne istediğinizi webden ya da dergilerden seçmek ve mümkünse prova yapmanızdır. Genelde işlerine gelmediğinden hallederiz derler ve o gün halledemeyebilme olasıkları yüksektir. O gün sizin gününüzdür ve fazlasıyla gereken meblayı ödüyorsunuzdur. Bu nedenle biz fotoğrafçılardan da kuaför ve makyözlerden de maksimum derecede faydalanmanızı öneririm.

Bu yazından anlaşılan tüm kuaför ve makyözleri suçladığım sanılmasın, muhteşem şekilde planlı ve kaliteli malzemelerle gelin adaylarını prensese çeviren bir sürü insan tanıyorum ve tabi ki ben de irtibatı kesmiyorum. (ee sizin güzelliğiniz benim fotograflarımın güzelliği demek : ) )

Her hafta bir ya da daha fazla gelin gören bizlerle bu konuları konuşmanız da yararınıza olacaktır diye düşünüyorum.

Bu yazıyı yazmak için beni gaza getiren tabi ki bir fotoğraf var, onu da paylaşmak isterim. Çok doğal bir makyaj ve sade bir saç, gelinin tüm zerafetini ortaya çıkarır...


21 Eylül 2012 Cuma

Gelinlik

Sonunda evi bitirmiş ve düğün hazırlıklarına başlamıştık...

Her genç kızın hayali olan gelinlik denemelerine başlama zamanı gelmiş ve çok heyecanlıydım ben de. Öncelikle herkes gibi ben de büyük markaları dolaştım, fikir sahibi oldum, tabi her zaman ne istediğimi, tarzımı biliyordum. Mesela, asla kabarık olmayacaktı, onu giydiğimde yine ben olmalıydım...

Cevahir'de bulunan gelinlik firmasında hayallerimdeki gibi bir gelinlikle karşılaştım fakat sunumları o kadar kötüydü ki oradan almaya içim razı olmadı ama kafamda artık bir model vardı...

Bunu dikebilecek gelinlikçiyi bulmak da o kadar kolay değildi... Bir sürü gelinlikçi gezdik annemle ve sonunda Kadıköy-Söğütlüçeşme de bulunan Gül Erdem Moda Evi nde  Gül hanımın ellerinde buldum kendimi :)

Tüm ekibi inanılmaz tatlıydı, her türlü zorlukları bana anlattılar, ama kafasına koyduğunu yapan biri olarak hem kendimi hem onları çok yordum :) Şu anda gelinlik diktirecek arkadaşlara önerim, gelinliği dikecek kişinin önerilerine güvensin. Onlar çok kez tecrübeliler. Ben illa fermuarlı istedim fakat 3 kere giydiğim için aman zayıfladım aman kilo aldım diye çekmediğim eziyet kalmadı. Aman diyim dinleyin sözlerini :)

3 kere giyince gelinliği istediğin saç-makyaj-duvak modelini deneyebiliyorsun :)

Perde ve Halı

Amanın!!!

Sorsanız ki en çok hangi aşamada delirdiniz... Hiç düşünmeden deriz ki halı ve perdeler :)

Binlerce çeşit, model, renk... Hele ki Dudullu'da ki Persan'ın deposuna gittiyseniz kafayı yememe ihtimaliniz yok. Biz yedik ve yanlış perdeyi aldık o kadar söyleyim :) Yine diyorum ki ne istediğinize karar verdiğiniz an alışverişe çıkın ya da bir danışmanlık alın. Persan'a da kesinlikle uğrayın.

Halı konusu da perdeden farksızdı açıkcası hala salonumuz hariç halı alabilmiş değiliz, kış gelmeden çözebilir isek ne mutlu. Biz de sizlerden öneri bekliyoruz bu konuda :))

Beyaz Eşya ve Mobilya

Evet sonunda inşaatı bitirmiştik peki ya sonra??

Sıra geldi evin içini doldurmaya... Her aşama bir öncekinden daha da zor geliyordu :)

Beyaz eşyalar için eşim bol bol bu konu ile ilgili araştırma yaptı, en uygun, kullanışlı ve sağlam olan markayı bulmak bunca seçenek arasından seçmek hiç de kolay değildi.

Araştırmalar sonucu tüm beyaz eşyamızı Siemens'den almaya karar verdik. Herşeyden memnun kaldık bir tek bulaşık makinasıyla bir türlü elektriğimiz tutmadı...Yıllarca annelerimizin evinde alıştığımız bulaşık makinaları buna sebep olabilir tabi... Ama iç dizaynının değişmesi benim işlerimi oldukça yokuşa sürüyor, sanırım alışmam zaman alacak :)

Aydınlatma Philips'den Mobilya Tepe Home
Beyaz eşyayı da bitirdikten sonra evin geri kalan mobilyaları için yeniden araştırma safhasına geçtik...Bir çok mağazadan sonra tüm yollar ve daha önce evlenen arkadaşlarımın da önerileriyle Tepe Home'da aldık soluğu ve pişman olmadık. Hem inanılmaz çeşit hem yine uygun fiyat seçenekleriyle bizi kandırdı ve mutlu mesut ilişkimiz devam etmekte. Yani diyeceğim odur ki, bi uğrayın ...

İletişim bilgilerini istediğinizde paylaşabilirim...
Evimizin şekli biraz değişik olduğundan dolapları yine yaptırmaya karar verdik, benim gibi aile bütçesini en uygun şekilde düzenleme delisi için bu tarz konular tabi ki de zordu. Bu sektörün önde firmaları dudak uçuklatan fiyatlar verdiler, ne yapacağız diye kara kara düşündük ve sonunda yeni açılan, adını duyurma telaşında olan ama çok da sağlam işler yapan firmamızı bulduk. Bilgilerini isteyen olursa hemen iletebilirim ;)